Dr. Sakin Öner, Türk Edebiyatı Vakfı'nda "Milliyetçilik Tarihimizde 3 Mayıs 1944 Olayları" başlıklı bir konuşma yaptı. Türk adının geçtiği ilk metinin Orhun Abideleri olduğunu belirten Öner, "Türk milliyetçiliği Türk tarihiyle başlar" dedi.
Osmanlı Devleti'nin son yıllarında Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük akımlarının ortaya çıktığına değinen Öner, Ziya Gökalp ve arkadaşlarının yaşadıkları dönem, verdikleri mücadele ve eserlerinden bahsetti.
Atatürk'ün hastalığının ilerlediği yıllarda ve ölümünden sonra bazı komünist aydınların eğitim, kültür ve sanat kurumları olmak üzere çeşitli devlet kurumlarında kadrolaştığını belirten Öner, "Komünist aydınlar edebiyat, sanat, eğitim ve basın hayatında etkili olmaya başlamıştı. Bu bürokratlar ve aydınlar, 1940’lı yılların başından itibaren bir taraftan kendi ideolojilerini ve düşüncelerini yayarlarken, bir taraftan da milliyetçilere karşı büyük bir mücadele başlatmışlardır." diye konuştu
Türkçülüğün cumhuriyet dönemindeki en büyük fikir ve mücadele adamının Nihal Atsız başta olmak üzere bir grup milliyetçi ve Türkçü aydın olduğunu anlatan Öner, bu aydınların milli kimliğimizi, milli ve manevi değerlerimizi savunduğunu söyledi.
“İNÖNÜ HÜKÜMETİ İÇ POLİTİKADA ZİKZAKLAR ÇİZDİ”
Öner, şöyle konuştu:
"Atatürk’ün ölümünden sonra cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü ve Türk hükümeti, uzun yıllar savaşmış ve henüz kendini toparlayamamış Türkiye’yi II. Dünya Savaşına sokmamak için büyük gayret gösterirken, savaşın gelişmesine göre iç politikada da zikzaklar çizmiştir."
"'DUR' DENİLMESİNİ İSTEDİ"
II. Dünya Savaşı sonunda galip devletler safında yer alan Sovyetler Birliği'nin 1925’te bizimle yaptığı Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması'nı feshettiğini anlatan Öner, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Boğazlar’ın kendi kontrolüne geçmesini, Kars, Ardahan ve Artvin’in kendilerine verilmesini istemiştir. Bu isteklerini kabul ettirmek için diplomatik kanallarla Türkiye’ye baskı yapmaya başlamıştır. Bu süreçte komünist bürokrat ve yazarlar da cesaretlenmişler ve milliyetçilere karşı saldırılarını artırmışlardır. Bu gelişmeler üzerine Atsız, çıkarmakta olduğu Orhun dergisinin 15. ve 16. sayılarında Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na hitaben 'Türkçü Başvekil' diyerek iki 'Açık Mektup' yayımladı. Bu mektupların ikincisinde Atsız, özellikle milli eğitim alanındaki komünist faaliyetleri ve faillerini tanıtıp zamanın maarif vekilini istifaya dâvet etti, bunlara 'dur' denilmesini istedi."
"COŞKUYLA KARŞILANMIŞTIR"
Atsız'ın bir yazısında “komünist ve vatan haini” olarak suçladığı ve kısa zamanda yükseltildiğini iddia ettiği Devlet Konservatuvarı öğretmeni Sabahattin Ali’nin komünist faaliyetlerinden söz ettiğini belirten Öner, şöyle konuştu:
"Atsız’ın bu açık mektupları ve Sabahattin Ali ile ilgili yazısı milliyetçi camiada coşkuyla karşılanmıştır. Sabahattin Ali, kendisi hakkındaki yazısından dolayı Atsız hakkında hakaret davası açmıştır. Bu yüzden bu davanın adı, tarihe 'Atsız-Sabahattin Ali Davası' adıyla geçmiştir. Davanın ilk duruşması 26 Nisan 1944 günü başlamış, katılanların yoğunluğundan mahkeme heyeti salon penceresinden içeri girmiştir."
Yargıç Saffet Unan'ın duruşmayı 3 Mayıs 1944 tarihine ertelediğini ve 3 Mayıs günü Ankara’da milliyetçi gençlik ve büyük halk kitlesinin komünizm aleyhtarı büyük gösteriler yaptığını anlatan Öner, "Savcının son iddianamesini sunmasından sonra duruşma 9 Mayıs 1944 tarihine bırakılmıştır. 9 Mayıs 1944 günü yapılan son duruşmada mahkeme, 'vatan haini' tabirini 'hakaret' saymamış, 'sövme' olarak kabul etmiş, ona göre ceza vermiş, o cezada indirim yapmış ve ertelemiştir." dedi.
"ATSIZ, TÜRKLÜK ŞUURUNUN UYANMASINI SAĞLADI"
Mevcut iktidarın, bir taraftan ABD ve İngiltere ile yakınlaşırken, bir taraftan da Sovyetler Birliği’ni memnun etmek için 'Irkçı-Turancı' damgasını vurduğu komünizme karşı mücadele eden milliyetçi ve Türkçü aydınlara karşı harekete geçtiğini anlatan Öner, sözlerini şöyle tamamladı:
"İşte 3 Mayıs 1944 olayları, bu siyasi ortamda meydana gelmiştir. Sabahattin Ali-Nihal Atsız davası sırasında meydana gelmiştir. 3 Mayıs, Türk milliyetçilerinin Cumhuriyet döneminde gayrı millî düşünce ve ideolojilere ve bunların yerli temsilcilerine karşı ilk başkaldırı hareketidir. Bu nedenle 3 Mayıs, 1950’li yıllardan itibaren Türk milliyetçileri tarafından Türkçüler Bayramı olarak kutlanmaktadır. Atsız, çıkardığı mecmualar, kurduğu dernekler, yazdığı makaleler, şiirler ve romanlarla döneminin gençlerinde Türklük sevgisinin ve şuurunun uyanmasına büyük katkı sağlamıştır. İnandığı fikirler ve ülküler uğrunda her dönemde çektiği ıstıraplar ve mağduriyetlere rağmen dik durmayı başarmış kişiliğiyle bir dava adamının nasıl olması gerektiğini ortaya koyarak, Türk milliyetçilerine rol model olmuştur."
/ Hüdavendigâr Onur