Gazeteci kimdir diye sorduğunuzda, “haberleri dürüst, etik ve tarafsız bir şekilde araştırma, belgeleme, yazma ve sunma ile görevli meslek profesyonellerine verilen addır” şeklinde bir tanımla karşılaşıyorsunuz.
Uzun yıllardır bu mesleği yapan biri olarak, haberleri dürüst, etik ve tarafsız bir şekilde gündeme getirmeye çalıştık.
Şehrin sorunlarını, aksayan hizmetleri, vatandaşın şikayetlerini, taleplerini dile getirip, yöneticilere iletmek, bir nebze de olsa bu sıkıntıların çözüme katkıda bulunabilmek için gayret gösterdik.
Ancak ne hikmetse, ne zaman bir şikayeti gündeme getirsek, o konuyla ilgili bir yönetici arayıp bize sitem etti hatta gönül koydu.
Şehri yönetmek için bu göreve talip olanların seçildikten sonra bir anda değişmeleri, verdikleri sözlerin bir çoğunu, çok kısa sürede unutmaları alıştığımız durumlar.
Seçimden önce, onu yapacağım, bunu düzelteceğim, şunu hizmete sokacağım deyip de seçildikten sonra bambaşka bir kimliğe bürünmeleri, gazetecilik mesleğini yapanlar için sürpriz değil.
Hele hele bazı durumlarda, kendilerini uyaran gazetecilere teşekkür eden yerel bir yöneticiye bu güne kadar hiç şahit olmadım desem yeridir.
Şimdi gelelim asıl konuya;
Önceki gün Uzun Çarşı’ya gittim. Malum binalar çok kısa süre önce yenilendi. Tarihi kimliğin ön plana çıktığı bir restorasyon çalışması yapıldı.
Bu çalışma sonucunda da Uzun Çarşının binaları gerçekten hoş bir görüntüye sahip oldu.
Fakat çarşının sokaklarında sıkıntı var.
Yerlerdeki taş döşemelerin büyük kısmı, bir çalışma için açılmış ancak daha sonra kapatılmamış.
Bu sıkıntı birkaç günlük mevzu da değil. Uzun zamandır çarşının sokaklarında çukurlar var.
Günde binlerce insanın girip çıktığı bu sokaklarda yürümek büyük bir maharet istiyor.
Sağlı sollu açılan ve bir daha kapatılmayan, ne zaman kapatılacağı da belli olmayan bu çukurlar için acaba belediye bir çalışma yapmayı düşünüyor mu?
Bu arada, o çukurlardan birine takıldığım için bileğimi burktuğumu ve ayrıca ayakkabımın da zarar gördüğünü söylemeden edemeyeceğim.
Binaları elden geçirilen çarşının zemininin bu kadar kötü olması, hatta bazı sokaklarda her dükkanın önünün farklı bir yer döşemesiyle kaplı olması görüntü açısından hiç şık değil.
Neden hizmetler hep böyle yarım yamalak yapılıyor?
Binaların ardından zemin de iyileştirilemez miydi? Ya da her ne yapılacaksa, restorasyonla birlikte yapılıp bitirilemez miydi?
İş bittikten sonra ille birilerinin gelip pişmiş aşa su katması mı gerekiyor?
Planlama yapan arkadaşların kafası nasıl çalışıyor diye çok merak ediyorum doğrusu.
Ve diyorum ki, acaba bir işin dört dörtlük yapılmaması sadece bize özgü bir şey mi?