Eskiden bu ülkede iyi kötü herkesin tarafı belliydi.
Taraf olduğu yerde, herkes durduğu yerde dururdu.
Mücadelesini de buna göre verirdi.
Özellikle inananlar belirli konularda bir ve beraberdi.
Bazı ayrılıklar yok muydu?
Elbette vardı.
Ancak ortak değerler taraf olduğun yerde herkesin derdiydi...!
***
Zira o dönemde özellikle inanmış "mütedeydin" insanlar üzerinde sistemli bir "baskı" vardı.
Bu baskı zaman zaman "zulüme" kadar giderdi.
Başörtüsü yüzünden üniversiteye alınmayan kızlarımız.
İkna odalarında okulu bırakmaya zorlanan inançlı gençlerimiz.
Namaz kıldıkları için fişlenen insanlarımız.
Bu yüzden hayatı kararanlar.
Başındaki örtü yüzünden evladının düğününe bile alınmayan anne ve babalarımız.
Daha neler neler...?
***
Özellikle 1990'lı yılların sonuna doğru daha da artan bu baskı ve "zulüm" inanan insanları çok üzer ve kızdırırdı.
Bu kızgınlık da safların sıklaşmasına, birlik ve beraberliğin pekişmesine neden olurdu.
Her akşam TV ekranlarında başörtüsü yüzünden "zulüm" gören genç kızlarımızın hali içimizi yakar dururdu.
Onlara yapılan bu "zulümü" bize, kızımıza ve ailemize yapılmış gibi hissederdik.
İçin için kahrolur;
Bu "zulüm" dolu günlerin geçmesi için dua ederdik.
Kızlarımızın özgürce;
Başı açık veya kapalı üniversitelerde rahatlıkla okuyabildikleri günlerin hayaliyle bir ve diri olarak mücadele verirdik...!
***
Bu mücadele 2000'li yılların başına kadar sürdü.
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde kurulan AK Parti'nin iktidar olmasıyla bu "zulüm" son buldu.
Artık genç kızlarımız üniversitelere ister başı açık, isterse kapalı "özgürce" girebiliyor.
Anneler, babalar çocuklarının düğününden başları kapalı diye "kovulmuyor."
Namaz kıldıkları için gençlerimiz artık "fişlenmiyor."
Münferit bazı olaylar elbette oluyor.
Ancak anında cevabını buluyor...!
***
Tabi bütün kazanımları elde etmek güzel.
Bütün bunlar yıllardır özlemle beklediğimiz gelişmelerdi.
Ancak bütün bu kazanımları elde etmenin hiç beklenmedik bir bedeli oldu.
Bütün bu kazanımlarla gelen;
Makam, mevki, güç, otorite, maddiyat;
Birçoğumuzun başını döndürdü.
Tarafımız, amacımız ve durduğumuz yer unutuldu.
Makam, mevki ve maddiyat uğruna ne inanç kaldı ne de dost...!
***
Netice itibariyle elde edilen kazanımlara kimsenin itirazı yok.
Türkiye adına, inananlar adına olması gerekenlerdi.
Zira yıllardır bunun için mücadele edildi.
Ancak ardından gelen o makam ve mevki hırsı.
Hele maddiyatın inananları köleleştirip maneviyatın önüne geçmesi yok mu?
Her şeyi berbat etti.
İnanç zayıfladı, itikat unutuldu.
Bütün değerlerin içi boşaltıldı.
Dillerde ise sadece;
- Vatan millet Sakarya.
Kaldı...!