İstanbul Barosu Cumhuriyet Araştırmaları Merkezi (CUMER) tarafından İstanbul Barosu salonunda düzenlenen panelde, "Çok Hukuklu Sistemden Laik Hukuka Türk Hukuk Devrimi" anlatıldı. 

İstanbul Barosu Eski Genel Sekreteri, Türkiye Barolar Birliği Eski Başkan Yardımcısı Av. Hüseyin Özbek, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Devletler Özel Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sibel Özel, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi E. Dekanı Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu’nun konuşmacı olduğu paneli, CUMER üyesi Av. Doğukan Temizel yönetti. Av. Bahar Seven Çoban da sunum yaptı.

İstanbul Barosu yönetim kurulu üyesi Av. Bengisu Kadı Çavdar’ın açılış konuşmasının ardından ilk söz Prof. Dr. Sibel Özel’e verildi. Özel, Osmanlının çok hukuklu millet sistemini anlatarak başladığı konuşmasında, döneme ilişkin örnekler verdi. Çok etnisiteli, çok dinli millet sisteminde, Osmanlı uyruğu toplulukların din esasına göre kompartımanlara ayrıldığını, aynı devletin uyrukları arasındaki hukuk ve yargılama farklarının ciddi sorunlara yol açtığını söyledi. Yükselme döneminde sakıncaları fark edilmeyen ve düşünülmeyen bu durumun, Osmanlının gerileme döneminde çöküş ve yıkılışın tetikleyicilerine dönüştüğünü örnekleriyle anlattı.

Osmanlının çok hukuklu sisteminin, gerileme döneminde, yabancı ülkelerin uyrukları için kurulan konsolosluk mahkemeleriyle daha üst seviyeye çıkarak, devlet içinde devlete dönüştüğüne ilişkin örnekler verdi. Mahmut Esat Bozkurt döneminde gerçekleştirilen hukuk devrimiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk Milletinin uygar dünyada yerini aldığını vurguladı.

Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu da, Kanun-i Esasi’den başlayarak 1921, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarını anlattı, hukuk devleti ve Demokrasi konusunda açıklamalar yaptı. Anayasal rejimler ile Anayasalı rejimler arasındaki ayrıma dikkat çekti. Anayasanın kesin, emredici hükümlerine rağmen, Anayasa ihlallerine ilişkin örnekler verdi. İddiaların aksine, 1921 Anayasasında farklı etnisitelere özerklik tanınması anlamına gelen hükümler bulunmadığını, egemenliğin millete ait olduğuna işaret edildiğini anlattı. 1921 Anayasasında, bölücü taleplere dayanak olacak hükümler bulunmadığının altını çizdi.

Avukat Hüseyin Özbek, 27 Aralık 1943 tarihinde vefat eden, Yunan işgaline karşı müfrezesiyle dağa çıkan Kuvayı Milliyeci, hukuk devriminin mimarı Mahmut Esat Bozkurt’un adını anmadan Türk Hukuk devriminden bahsetmenin olanaksız olduğuna dikkat çekti. Osmanlı dönemindeki çok hukuklu millet sisteminin, Osmanlının, siyasi, ekonomik ve hukuki prangalarına dönüştüğünü anlattı. Yabancı uyrukluların yanında, yabancı pasaportu edinen Osmanlı uyruğu gayrimüslimlerin Osmanlı yargısından muaf hale geldiğine ilişkin örnekler verdi.

Ozbek Hukuk (2)
TİYATRO OYUNU 'İSTİKLAL’ ÇÖKÜŞ DÖNEMİNİ ANLATIYOR
Reşat Nuri Güntekin’in, tek perdelik tiyatro oyunu 'İstiklal' piyesinden alıntılar yapan Özbek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Osmanlı yargısının hakkında idam kararı verdiği bir cinayet suçlusunun, önceden Osmanlıya ait olup yabancı bir devlet tarafından işgal edilen bir adada doğduğu için Osmanlı uyruğu sayılmayacağından, idam edilemezliğine ilişkin ültimatom üzerine, ilçenin kaymakam ve savcısı tarafından serbest bırakılmasına karar verilince, yabancı himayesiyle ölümden kurtulmayı milli gururuna yediremeyerek gönüllü ipe gitmeyi tercih eden katilin, kendisini adaya götürmek üzere gelen yabancılara son sözlerini dinleyicileriyle şöyle paylaştı: 
“Benim bütün ahlaksızlıklarıma, pisliklerime karşı tek bir iyi tarafım vardır. Benim memleketimin, devletimin işine yabancıların dost olsun düşman olsun burnunu, parmağını sokmasına tahammül edemem. Benim devletim, benim kanunum beni ölüme mahkum ediyor. Haksız yere bile olsa benim devletimdir, benim milletimin kanunudur. Komutanına de ki; bu külhanbeyinin tahsili terbiyesi yok. Adamakıllı lakırdı etmesini hiç bilmiyor. Bir tek lügat biliyor: İstiklal!” 

Tek perdeli tiyatro oyunu 'İstiklal’in, yargı bağımsızlığını yitirmiş dış müdahalelere açık hale gelmiş bir devletin, yani çöküş dönemi Osmanlısının acınası durumunu gösteren bir eser olduğuna işaret ederek, herkesten önce Yeni Osmanlıcıların bu durumdan ders almaları gerektiğini söyledi.

Sakarya'da edebiyat dolu bir gece Sakarya'da edebiyat dolu bir gece

Yakın geçmişte Medine sözleşmesinin gündeme getirilerek, Türkiye’nin yeniden çok hukuklu çok dinli, millet sistemine dayalı hukuk sistemine geçilmesi önerilerinin yapıldığını hatırlatan Özbek, bunun kabulünün, Türkiye’nin intiharı anlamına geleceğini söyledi. Merkezi devletin yıkılmasıyla, çok etnisiteli, çok hukuklu bir sisteme geçeceği anlaşılan Suriye’nin dağılmasının kaçınılmaz olduğunu anlattı.  

Özbek, devletin ayakta kalabilmesinin koşulunun, tüm yurttaşlara aynı hukukun uygulandığı hukuk ve demokrasinin tüm kurul ve kurallarıyla işlemesi olduğunu vurguladı. Özbek, Türkiye Cumhuriyeti'nin 29 Ekim 1923 ile simgeleşen, ulus devlet üniter yapı temelinde, çağdaş bir hukuk devleti olmaktan başka seçeneğinin bulunmadığına işaret ederek sözlerine son verdi.  / Hüdavendigâr Onur