İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) önceki gün Mevlana'nın ölüm yıldönümünde Şeb-i Arus töreni düzenledi. Ancak düzenlenen törende peş peşe skandallara imza atıldı. Etkinlikte Mevlevi ayini olarak bilinen zikir, kadın ve erkek semazenler tarafından birlikte icra edildi. Bununla da yetinmeyen İBB yönetimi Kur'an-ı Kerim tilavetini de Türkçe olarak gerçekleştirdi...
Amacınız nedir…
Provokasyon yapmak mı?
Mütedeyyin insanları galeyana getirmek için mi böyle bir tören sonunda Kur’an-ı Kerim tilavetini aslının dışında okuttunuz?
Bunu yapmakla ezanı Türkçe okutma peşinde misiniz yine eskisi gibi?
Müslümanların inançlarının temeli olan ve Allah lafsı Kur’an-ı Kerimi ve ezanı, aslının dışında okutmayın…
Yapmayın bunu…
Tabi ki meal okunur…
Buna kimsenin itirazı yok…
Zira Kur’an dilinin ne demek istediğini mealinden anlarız…
Fakat…
Ezanı aslından çıkartmaya çalışmak…
Kur’an’ı aslının dışında okutmaya kalkmak, Kur’an-ı Kerim’in aslını ortaya koymayacağı aşikardır…
Öte yandan açıklamalarına sonuna kadar katıldığım, bu işin uzmanı ve görevlisi olan Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an mealinin Kur’an gibi tilâvet edilmesi, Türkçe ezan ve ibadet konularında açıklama yaptı...
Yapılan açıklama şöyle: Son günlerde kamuoyunda ezanın Türkçe okunması, Kur’an mealinin Kur’an gibi tilâvet edilmesi ve bu bağlamda Türkçe ibadet konularının tartışıldığı müşahede edilmekte ve Başkanlığımıza konuyla ilgili çokça soru ulaşmaktadır. Bunun üzerine aşağıdaki açıklamanın yapılması gereği doğmuştur...
Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim, Arapça olarak indirilmiştir (Yusuf, 12/2; Zuhruf, 43/3). Kur'an-ı Kerim, hem lafzı hem manası ile Kur'an'dır. İndirildiği lafızların dışında, Arapça bile olsa, başka sözlerle ifade edilen mana Cenab-ı Hakk’ın kelâmı değil, mütercimin ondan anladığı manadır. Bu itibarla bu lafızlardan anlaşılan ve başka lafızlarla ifade edilen mana Kur’an değildir. Kur’an lafzı ve manasıyla mucizedir. Kur’an’ın Arapça olduğunu ifade eden ayetlerden, sadece mananın değil, lafızlarının da Kur’an kavramının içeriğine dâhil olduğu açık ve kesin bir şekilde anlaşılmaktadır. Kur’an’ın tercümesine Kur’an denilemeyeceği ve tercümesinin Kur’an hükmünde olmadığı konusunda İslâm âlimleri görüş birliği içindedir. Yüce Rabbimizin öğütleri ve buyruklarını öğrenmek maksadıyla, Kur'an-ı Kerim'in meal ve tefsirlerini okumak gerekli olmakla birlikte okunan bu tercümelerin Kur’an olarak isimlendirilmesi caiz olmadığı gibi mealin Kur’an yerine okunması da doğru değildir. İbadet olarak okunduğunda Kur’an aslî lafızlarıyla okunmalıdır. Kur’an’ın meal, tercüme ve tefsirlerini okumanın hükmü başka, bu tercümeleri Kur’an yerine koymanın ve Kur’an hükmünde tutmanın hükmü ise bambaşkadır...
Namaz ibadetinde Kur’an’ın asli haliyle okunması ile kişinin kendi dilinde dua edebilmesi birbiriyle karıştırılmamalıdır. Çünkü namaz farz olan ve sahih olarak yerine getirdiğimizden emin olmamız gereken bir ibadettir. Bu nedenle namazın rüknü olan Kur’an kıraati ancak orijinal lafızlarıyla okunduğunda bu farz yerine getirilmiş olur. Namazda Kur’an kıraati icmâ ile farz olduğu ve meallerin hiç birine yine icmâen Kur’an denilemeyeceği için namazda Kur’an meali ile kıraatte bulunulması İslâm ümmetinin ittifakıyla meşru görülmemiştir. Nitekim 9 Ramazan 1324/23 Mart 1926 tarih ve 743 numaralı Müşavere Hey’eti ve Din İşleri Yüksek Kurulumuzun 04.12.1997 tarih ve 103 sayılı kararında da bu husus açıkça ifade edilmiştir...
Sözleri bizzat Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sünneti ile sabit olan ezan İslâm dininin şiarı ve Müslüman varlığının/kimliğinin bir göstergesidir. İslâm inancının temel esaslarını içeren ve İslâm toplumunun ortak değeri olan ezan, aynı zamanda, İslâm birliğinin ve tevhîdin sembolüdür...
Sağlıcakla kalın…