Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Mirâc’da; Cenneti, Cehennemi, sayısız şeyleri görüp, Kürsî, Arş ve Rûh âlemlerini geçip, bilinmeyen, anlaşılamayan, anlatılamayan şekilde, mekânsız, zamansız, cihetsiz, sıfatsız olarak Allahü teâlâyı gördü. Hiçbir mahlukun bilemeyeceği, anlayamayacağı nîmetlere kavuşup bir anda, Kudüs’e ve oradan da Mekke-i Mükerreme’ye geldi.
Mirâc’da 5 vakit namaz farz oldu. Mirâc’dan önce, yalnız sabah ve ikindi namazı vardı. Ezan okumak da hicretten önce Mekke’de, Mirâc Gecesi başladı.
Mirâc hâdisesiyle, Müslümanların îmânı kuvvetlendi, kâfirlerin düşmanlığı arttı. Peygamberimize kâfirler inanmadı; “Mescid-i Aksa’nın kaç kapısı, kaç penceresi var?..” gibi sorular sordular. Mirâc’da dikkat etmemişti. O anda, Cebrâil aleyhisselâm, Mescid-i Aksa’yı gözünün önüne (Televizyon gibi) getirdi ve cevap verdi.
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
“Mirâc Gecesi’nde iyi amel eden için 100 yıllık mükâfat vardır.” [İmâm-ı Gazâli]
Bu mübârek gecede, diğer mübârek geceler gibi, kazâ namazları kılmalı, Kur’ân-ı kerîm ve ilmihâl okumalı, tevbe ve duâ etmeli, din kardeşlerini sâlih akrabaları ve âlimleri ziyâret etmeli, fakirleri sevindirmeli, dünya ve âhıret saâdeti için, bütün Müslümanlara duâ etmeli, gecesini ibâdetle geçirirken, gündüz de oruç tutmalıdır.