CHP Adapazarı Belediye Meclis Üyesi Haluk Akbay, Sakarya’daki mülteci sorunuyla ilgili açıklamada bulundu. Akbay, “Türkiye bulunduğu coğrafi konumu ve bölgesindeki diğer ülkelere göre sahip olduğu, sosyal ve ekonomik birçok çekici faktörlerle birlikte, yakın çevresindeki ülkelerde yaşanan siyasi, sosyal ve ekonomik karışıklıkların yarattığı itici faktörlerin etkisi ile uluslararası bu göçlerin odak noktası konumuna gelmiştir. Birleşmiş milletler, Ukrayna’daki savaşın etkisi ile dünya genelinde zorla yerinden edilen insan sayısının 100 milyonu aştığını açıkladı.” dedi.

3 ÇEŞİT MÜLTECİ STATÜSÜ
Akbay, “Türkiye’de Geçici koruma altındaki Suriyeliler 3 milyon 636 bin 698 kişi, ikamet izni ile kalanlar 1 milyon 343 bin 701 kişi, Uluslararası koruma kapsamında bulunanlar 320 bin 561 kişi toplam 5 milyon 300 bin 960 kişi bulunmaktadır. Sakarya’da tüm Türkiye gibi özellikle Suriye, Irak ve Afganistan’dan gelen göçmenler konusunda ağır sorunlar yaşıyor. Sakarya ilinde, göçler idaresi verilerine göre ikamet iznine sahip 14 bin 625 kişi uluslararası koruma iznine sahip 8 bin 565 kişi ve geçici koruma sahipleri 15 bin 792 kişi olarak üç çeşit mülteci statüsü bulunmakta olup toplam 38 bin 982 kişidir. Bunların büyük bir bölümü Suriyeli ve Iraklı mülteciler den oluşmaktadır.” diye konuştu.

ORAN YÜZDE 1,47
Kayıtlı Suriyeli sayısının ilde yaşayan toplam kişi sayısına oranı yüzde 1.47 olduğunu söyleyen Akbay, “Toplam yabancı sayısının ilde yaşayan toplam kişi sayısına oranı yüzde 3,62’dir. Sakarya’da uyum ve yaşam eğitimleri verilen yetişkin sayısı erkek 7 bin 786 kişi kadın 6 bin 149 kişi toplam 13 bin 935 yetişkin kişidir. Sakarya’da Iraklılar daha çok küçük iş yerleri (lokanta, ekmek fırını, ikinci el eşya, emlak ofisi) açarak kendi içinde istihdam oluşturmaktadır. Iraktan gelen maddi desteklerle ekonomik durumları diğerlerine göre daha iyidir. Suriyeliler ekonomik olarak orta gelir gurubunda yer alıyorlar. Lokanta, kuaför, güzellik salonu, emlak ofisi gibi mikro işletmeler yanında kayıtsız olarak farklı işlerde çalışıyorlar çoğunun Avrupa’ya geçmek istekleri var. Afganlılar büyük çoğunluğu genç nüfus, aileleri yanlarında yok genel olarak hayvancılık, tarım, inşaat gibi işlerde kayıtsız olarak çalışıyorlar. Bütün bunların dışında Sapanca, Kırkpınar, Beş köprü gibi alanlarda pahalı mülkler alarak yerleşmiş petrol zengini çalışmayı sevmeye Araplar mevcuttur.” şeklinde konuştu.

YABANCILARA KONUT SATIŞI
Ocak-Ekim 2022 döneminde yabancılara Sakarya’da bin 59 adet konut satışı ile 7’nci il olarak İzmir, Samsun ve Trabzon’u geride bıraktıklarını vurgulayan Akbay, “Göçmenlerle ilgili temel sorunlar; Eğitim-öğretim (dil öğrenme, mesleki eğitim, temel öğrenim vb.), Sağlık, Barınma, Kayıtlı ve güvenli istihdam, Gettolaşma (kümelenme), şehre uyum, İnsan ve emek tacirlerine köle olma, fuhuş ve uyuşturucu tacirlerine sermaye olma ve Güvenli geri dönüş sağlama, Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelere gönderme. Bunların en önemlisi kayıt altına almak, Sakarya’dan ayrılıncaya kadar halk ile uyumlu huzurlu güvenli yaşamaları sağlanmalıdır. Burada temel sorumluluk ve görev; göç idaresi ile birlikte Milli eğitim, yerel yönetimler ve Valiliğin üzerindedir. Ayrıca Merkezi yönetim, özel sektör, yerel yönetimler üniversiteler ve sivil toplumun bir arada yürütebileceği çok paydaşlı, iyi tasarlanmış projeler ve etkili çalışmalar gerçekleştirilmelidir.” ifadelerini kullandı.

“GAYRET GÖSTERMELİYİZ”
Akbay son olarak şunları söyledi:
“Belediyeler bütçelerinde sınırları içinde yaşayan göçmenler için nüfusunu dikkate alınarak gerekli kaynakları ayırmalıdır. Şehirdeki göçmen karşıtlığını azaltmak için belirli mahallelerde yoğunlaşma önlenmeli, haksız rekabete neden olan düzensiz ve ruhsatsız iş yeri açılışların engellemesi, Türkçe kullanımının yaygınlaştırılması istihdam ve eğitim imkanları sağlanarak parklardaki boşta gezer, süslü göçmen yoğunluğunun azaltılması sağlanmalıdır. Küçük bir azınlığın göçmen konusunda büyük miktarda haksız kazançlar sağladığı açıktır. Sakarya’nın ve ülkemizin yaşanabilir güvenli bir yer olarak kalmasını istiyorsak gayret göstermeliyiz. Aksi halde Büyük Ortadoğu Projesi etkisi ile Türkiye’nin de Lübnanlaşması kaçınılmaz bir son olabilir.”