Geçen gün merhum gazeteci yazar Ahmet Kabaklı’nın bir yazısı karşıma çıktı.
Sağlığında rahmetli Ahmet Kabaklı’nın bütün yazılarını okumaya gayret ederdim.
Mutlaka bu yazsısını da zamanında okumuşumdur.
Dolayısıyla eski de olsa daha önce okumuş olsam bu yazıyı tekrar okuduğumda sanki hiç okumamış, ilk defa okuyormuş gibi çok etkilendim.
Eminim siz de etkileneceksiniz.
İşte Ahmet Kabaklı’nın o yazısı…!
***
“1990’lı yıllarda Saraybosna’ya 60 km mesafedeki Zenica’da BM Barış Gücü bünyesinde görev yapan Türk birliğinin komutanı, kendisini ziyârete gittiğinde, Vahit Erdem Beye şunları anlatmış:
Zenica’daki Türk taburunun komutanları, Belediye Başkanlığından aldıkları müsaade ile şehrin en büyük salonunda kültür faaliyetleri ve sosyal programlar uygulamaya başlamışlar.
Bu faaliyetler sırasında sivil giyinen askerlerimizle çevre halkı bir anda kaynaşmış.
Salon dolup dolup taşmaya başlamış.
Bu rağbeti gören ABD askerî birliğinin komutanı, benzer bir faaliyet için Belediye Başkanı’ndan haftanın bir günü de aynı salonun kendilerine tahsis edilmesini ister…!
***
Başkan bunu soğukkanlılıkla karşılar:
- Kirasını ödemeniz kaydıyla salonu tahsis ederiz...
- Kira işi kolay, ne kadar?
- Bir gün için 40 bin dolar.
- Siz ne diyorsunuz?
Bu çok yüksek!
Türkler ödeyebiliyorlar mı bu bedeli?
- Sayın Komutan!
- Türk askeri bu bedeli, tam 400 yıl önce ödedi.
Türkiye Gazetesi Ahmet Kabaklı…!
***
İşte böyle.
Biz Osmanlı’nın kıymetini bilmesek de başkaları çok iyi biliyor.
Doğrusu Cumhuriyetle birlikte Osmanlı tarihindeki yalan yanlış bir takım “ithamlar” kitaplardan çıkarılıp kendi tarihimizi yeniden yazıp, çocuklarımıza öğretmeliyiz.
Zira yabancılar Osmanlı tarihini bizden çok daha iyi bilip değer veriyor.
Galiba Osmanlı’yı doğru anlayıp “iade-i itibar” zamanı geldi de geçiyor bile…!