Başkanlık sistemine geçtik ama teknokrat sistemine hala geçemedik…
Açıkçası…
Vatandaşın oylarıyla seçilmiş güçlü bir Cumhurbaşkanının bile şikayetine konu olan bürokratik oligarşiden hala kurtulamadık…
AK Parti hükümeti 18 yıldır iktidarda hala bürokratik oligarşinin hizmette kendisine haklı olarak ayak uydurmasını bekliyor…
Aslında bunun temel çözümü belli…
Devlet yönetiminde bürokratik sistemi değiştirmekten geçer…
Yoksa ne kadar çok çalışırsanız çalışın siyasi iktidar olarak bürokrat size ayak uyduramazsa icraat yapmak her geçen gün zorlaşır…
Bugün de bürokratik yapıyı ele aldık…
Bürokrasi bir toplumda tabandan yukarıya çıktıkça daralan bir yapı içinde örgütlenmiş olan, kişisel olmayan genel kurallar ve işleyiş ilkelerine göre çalışan sistem ve kurallar grubudur. Amacı resmî olarak idari işlevlerle olsa da uygulamada yorumlamalar nedeniyle bazen resmî olmayan etkilere açık olabilmektedir...
Kavram olarak özellikle politika ve sosyoloji alanlarında tartışmalara yol açmıştır. Bunlardan en önemlilerinden biri MaxWeber'in öne sürdüğü hiyerarşi ve ideoloji içerikli çalışmadır. Günümüzde yaygın olan bürokratik sistemlere örnek olarak devlet, silahlı kuvvetler, hastaneler, bakanlıklar, okullar ve büyük şirketler verilebilir.
Bürokrasi yönetsel bir mekanizma olmakla birlikte hiyerarşik emir komuta zincirinin yer aldığı yapılardır. Bu zincirin her halkasında kullanılan otorite, görevin yasal sorumluluk alanıyla ve amirlerin takdir yetkileriyle sınırlıdır...
Weber, patrimonyal bürokrasi ile modern (rasyonel) bürokrasiyi ayırt etmiş ve birinden diğerine geçiş süreci üzerinde çalışmıştır. Patrimonyal bürokrasi, geleneksel toplumların belirgin bir özelliğidir ve idari işlerde hünkarın çevresinde toplanmış, çok sayıda ayrıcalığı olan ve bunun yanı sıra ‘adı ve sanı’ ile önem taşıyan kişilerden oluşur. Modern bürokraside ise görevler birer fonksiyondur; kişiler bunları doldururlar; dolayısıyla hukuki statüleri temelinde, birer soyutlukturlar. Gayri-şahsi bir yapının içinde, genel ve sistemli bir kurallar bütününe tabidirler. Weber’e göre modern bürokrasinin karakterini belirleyen özellikler şunlardır:
1.İdare’nin personeli şahsi statüsünde hürdür ve yalnız işinin tanımlanmış görevlerini yerine getirmekle yükümlüdür
2.Memuriyet kesin bir hiyerarşiye göre kademelendirilmiştir.
3.Belli bir kadronun fonksiyonları açıkça tanımlanmıştır.
4.Memurlar bir akitle vazifeye alınırlar.
5.Memurlar işe alınışta mesleki ihtisas yeteneği göz önünde tutularak seçilirler. Bunun en makbul göstergesi imtihan sonucu elde edilen diplomadır.
6.Memurlara yapılan ödeme ‘maaş’ şeklini alır ve bunlar genellikle emeklilik haklarına sahip olurlar. Memur istediği zaman işi bırakabilir ve bazen de işine son verilebilir.
7.Memurun görevi tek veya ana işidir.
8.Memuriyet bir (kariyer)dir ve memurlar kıdem veya liyakata ve bir (üst)ün değerlendirmesine göre terfi ederler...
9.Memur ne bulunduğu mevkiye ne de o mevkinin gelirlerine el koyabilir.
10.Memur bütünleşmiş bir kontrol ve disiplin sistemine tabidir...
Marksist görüşe göre bürokrasi; halktan kopuk, emekçilerin denetiminden uzak ve egemen sınıfların çıkarlarına hizmet için var olan bir sistemdir ve yüksek memurların yönetimine olan bu sisteme bürokratizm denmektedir.Marksist felsefeye göre işçi sınıfı tarihsel zorunluluk olarak bir devrimle iktidara gelecek ve proletarya diktatörlüğü adı verilen bir denetim mekanizmasıyla devlete hakim olacaklardır. Denetimde olan bu sözü edilen devlet mekanizması ile bürokratizm taban tabana zıttır. Fakat aralarındaki bu zıtlık, bürokratizmin işçi sınıfı iktidarı kurulduğunda hemen ortadan kalkacağı anlamına gelmez…
Bürokratizmin “şekilcilik”, “aldırmazlık”, “yavaşlık”, “kitlelerden kopukluk” gibi özellikleri, proletarya diktatörlüğünde de varlığını sürdüreceği öngörülmüştür. Çünkü bu durum kapitalist sistemin bir kalıntısıdır ve halkın küçük-burjuva kesimlerinin ruhsal özellikleri içinde zemin bulabilir... Marksist düşünürler tüm bunların engellenebilmesi için, emekçi kitlelerin devlet aygıtı üzerindeki kontrolleri artarak devam etmesini gerekli görürler... Dolayısıyla bürokrasinin oluşmasını engellemek için çözüm “Giderek daha geniş kitlelerin yönetime katılmasının sağlanmasıdır”. Nitekim marksist yönetici ve Sovyetler Birliği'nin kurucusu olan Vladimir Lenin, bu konuya büyük önem vermiş ve bürokrasinin “Sosyalizmi kuran toplumun en büyük iç düşmanı” olduğunu belirtmiştir...
Bir ülkenin çok hızlı kalkınması bürokrasiden geçer…
Eğer bürokrat yapınız oligarksa işiniz zor…
Türkiye maalesef sistemsel anlamda o kadar iyileştirmeler yapmasına rağmen bunu yaşıyor…
Çünkü, makama getirdiğiniz adam bildiğini okuyor, devleti yöneten siyasetçiye uymuyor…
Umarım bu sistem düzeltilir…
Yoksa işimiz çok zor…
Sağlıcakla kalın…