Dünyanın içinde bulunduğu durum hiç iç açıcı değil.
Tabiat olayları, salgın hastalıklar derken dünyanın “şakülü” kaydı.
Yarın neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz.
Orman yangınları, seller, salgın hastalıklar derken hayatımız alt üst oldu.
Bütün bu “belalar” üst üste gelince insanlarda ne moral kaldı, ne de heyecan.
Kimi görsek “mutsuz!”
Kime dokunsak “bin ah” işitiyoruz.
Allah sonumuzu hayır eylesin…!
***
Tabi aylardır, yıllardır yakamızı bırakmayan “koronavirüs” insanların en büyük “kâbusu” oldu.
Hala daha bu “kâbus” yakamızı bırakmış değil.
Öyle yapıyorsun olmuyor.
Böyle tedbir alıyorsun yine önü alınmıyor.
Önü alınacağı gibi de gözükmüyor.
Nasıl bir “virüs” ise insanlarla resmen dalga geçiyor.
Sürekli değişime uğrayarak insanları “tehdit” ediyor…!
***
Mevsimler desen sanki yer değiştirdi.
İlk ve son bahar nasıl bir şeydi zaten unuttuk.
Adına şarkılar yazılan o güzelim “Nisan yağmurları” artık yok.
Yaz yağmurları desen “rahmet” değil “afat” oldu.
Mübarek bir yağdı mı ortalığı “sel” götürüyor.
Ortalığı yıkıp geçiyor.
Can kayıpları yaşanıyor.
***
Kış ve yaz desen neredeyse birbirine karıştı.
Ne yaz, yaz gibi.
Ne de kış, kış gibi.
Maalesef bu yaz da şarkıda dediği gibi;
- Baharı görmeden yaz geldi geçti.
Modunda bitti.
Kış desen bir ılık, bir soğuk tam “hastalık” havasında geçiyor.
Kar yağıyor yağmasına ama “kardan adam” yapacak kar olmuyor.
Çatılardan sarkan “buzları” desen 10 yıllardır göremiyoruz.
Anlayacağınız kış da kışlığını yapmıyor…!
***
Netice itibariyle dünya tatsız tuzsuz bir yer oldu.
Savaşlar, depremler, seller, orman yangınları, salgın hastalıklar ve yaşam şartlarının zorluğu insanları bir “bıkkınlığa” ve “bezginliğe” itti.
Yarın başımıza hangi felaketin geleceğini bilmiyoruz.
Bu keşmekeşlik içinde de yaşamıyor, adeta ömrümüzü “tüketiyoruz.”
Allah sonumuzu hayretsin.
Ancak bu “ruh” hali bu bezginlik ve bıkkınlık pek hayra “alamet” değil…!