Makam ve mevki, insan için önemlidir…

Tabi ki her insan için değil…

Siyaset arenasına bakıyorsun, hak etmeden bulunduğu siyasi koltukta çok adam var…

Bürokrasiye bakıyorsun ha keza öyle…

Birilerinin sırtından makam kapanlar…

Kimilerini çiğneyerek mevki koparanlar…

Bakıyorsun bu tiplere, hepsi aynı tornadan çıkmış gibiler…

Geçmişte bu ülke ve millet, siyasi cücelerden çok çekti…

Büyük makamlara güvenip, kendilerini büyük sananların ihtirasları kişiseldir ama zararı topluma olur ve oluyor…

Büyük olanlar, hiçbir zaman büyüklenmezler…

Böbürlenmezler…

Kibirlenmezler…

Küçük olanlar, büyüklenirler, böbürlenirler ve kibre kapılırlar…

İnsan fıtratında hep büyüklenme vardır, eğer kendini bilmezse…

Genel manada tüm siyasi partilerin içinde de bu tür siyasetçiler var…

Millet…

Vatandaş…

Yurttaş…

Halk…

Kısacası; seçmen kimin kibirli kimin mütevazi olduğunu ekseriyette görüyor ve ona göre kendisini yönetecekler hakkında sandıkta iradesini ortaya koyuyor…

Zamanında kendilerini marka yerine koyanlar, makamları ellerinden gittiğinde kendilerini o makamlara getirenlere muhalefet etmekten imtina etmeyen canavara dönüşüyor…

Ahde vefayı anlamayanlar, başarılı olamaz…

Ne siyasette başarılı olabilirler, ne de devlet kurumlarındaki yöneticilik makamlarında…

Herkesi kendi gibi dönek zannedenler, yola çıktıklarında yollarının şaşırırlar ve en kestirme yoldan duvara çarparlar…

Adamlığını makamlardan alanların hala ortalıkta “her şeyi ben bilirim” havasında dolaşması, makamlarına olan sevginin devam edeceğini zannedenlerdir…

Uzun sözün kısası şudur…

Makamın adam yaptığı insanlardan fazla, makama hakkını verecek adamların çok daha yaygın hale getirilmesi gerekir…

Zira makamdan adamlığını alanların gerçek yüzleri kendilerinden başka bir şey düşünmemeleridir…

Kendilerinden başka bir şey düşünmeyenlerin makamları hizmet üretmez, fitne üretir…

Sağlıcakla kalın…