Gerçi herkesin bildiği bir konu!

Hani şu “akrep” ile “kurbağanın” hikâyesi.

Ancak o hikâyede verilmek istenen “kıssadan hisse” çok önemlidir.

Zira son birkaç gündür Sakarya’da “akrep” ile “kurbağanın” hikâyesine benzer bazı şeyler yaşanıyor.

Biz de canı yanan taraflara bu “kıssadan hisseyi” bir kez daha hatırlatalım istedik.

Gerçi pek de bu “kıssadan, hisse” çıkartacaklarını zannetmiyorum.

Hatta hatırlattık diye başkalarına değil de bize alınacaklarını biliyorum.

Yine de biz dostlara ve bize dost olanlara bu “kıssadan hisseyi” tekrar hatırlatalım…!

***

Yüzemeyen bir hayvan olduğunun farkında olan “akrep” günü birinde nehrin kenarına gelir ve karşı yakaya geçmek zorunda kalır.

Ne yapacağını düşünürken kıyıda “kurbağayı” görür.

“Akrebin” kendisine yanaştığını fark eden “kurbağa” korkudan suya atlar.

“Akrep” gayet kibar ve yalvarır bir ses tonuyla;

- Kurbağa kardeş.

- Karşı sahile geçmem gerek.

- Beni sırtında taşır mısın…?

***

“Kurbağa” şaşırır.

Kısa bir şaşkınlıktan sonra cevap verir;

- Sen akrepsin, beni sokup öldürürsün!

Bunun üzerine “akrep de” şöyle der;

- Öyle şey olur mu?

- O zaman ben de suya batar, boğulur, ölürüm…!

***

“Kurbağa” biraz düşünür ve “akrebe” hak verir.

Kıyıya çıkar, onu sırtına alır ve karşı yakaya doğru yüzmeye başlar.

Yolun ortasında sırtında bir yanma hisseder.

Vücudu hızla soğur.

Kolları, ayakları hissizleşir.

Beraber suya batarken son nefesinde sorar;

- Hani sokmayacaktın akrep kardeş?

Bunun üzerine “akrebin” cevabı şu olur;

- Ne yapayım kurbağa kardeş.

- Ben akrebim, fıtratımda bu var…!

***

Evet;

Siz “akrep” yuvalarını kendinize mesken tutarsanız!

“Akrebi” elinizle besleyip büyütürseniz!

Zehri daha tesirli olsun diye özen gösterirseniz.

Medet umup sırtınızda taşırsanız!

Gün gelir o “akrep” tıpkı “kurbağa” örneğinde olduğu gibi sizi sokar.

“Akrebin” fıtratı bu!

Sokup zehrini akıtmak...!

***

Bazen;

- Bir musibet bin nasihatten iyidir.

Der büyüklerimiz.

Zira ortalıkta “akrep” tarafından o kadar çok sokulup zehir akıtılan var ki.

Başlangıçta hepsi de nasihatlere ve “kıssadan hisselere” kulaklarını tıkadı.

Ne zaman ki kendi elleriyle besleyip sırtlarında gezdirdikleri “akrep” bunları soktu.

Akıllar başa geldi.

Ancak iş işten geçmiş oldu.

İnşallah bugünlerde “akrep” tarafından sokulanlar zehir vücuduna yayılmadan bu “musibetten” bir ders çıkarır.

Pek sanmıyorum ama;

Neyse…!