Enflasyon hedeflemesi rejimi…
Enflasyonla Mücadele Programı…
Dünyada enflasyon hedeflemesi rejimi ilk olarak 1990'da Yeni Zelanda'da uygulanmıştır. Türkiye'de enflasyon hedeflemesi ilk kez 1999'da söz konusu edildi. Merkez bankası başkanı Gazi Erçel ve hazineden sorumlu devlet bakanı Recep Önal'ın imzası ile Uluslararası Para Fonu'na (IMF) 9 Aralık 1999'da sunulan iyi niyet mektubunda enflasyonun hedeflenen değerlere düşürüleceği ifade edildi. Enflasyonun son 25 yıldır Türkiye'nin ekonomik performansını zayıflattığı, Türk lirasına güveni sarsarak yüksek faize neden olduğu ve bu ekonomik durumdan en fazla zarar görenlerin ücret karşılığı çalışan kesim olduğu ifade edilerek enflasyonun düşürülmesinin ekonomik kaynakların eşit ve etkin dağıtılmasını sağlayacağı vurgulandı.
Enflasyonla mücadelede 2000 yılı sonu enflasyon hedefinin tüketici fiyat endeksinde (TÜFE) yüzde 25, toptan eşya fiyat endeksinde (TEFE) yüzde 20; 2001 yılı sonu için TÜFE'de yüzde 12, TEFE'de yüzde 10; 2002 sonunda ise tek haneye düşerek TÜFE'de 7, TEFE'de 5 olacağı hedeflendi.
İmzalanan 17 Stand-By Anlaşmasına göre 2000-2002 yılları arasındaki üç yıllık dönemin ilk 18 aylık sürede döviz kuru çapası uygulanarak döviz kurunun sabit tutulacağı, ikinci 18 aylık sürede ise döviz kurlarının serbest bırakılacağı kararlaştırıldı ve enflasyon hedeflemesine geçileceği açık bir şekilde ifade edildi. Buna karşın 2001 yılı ekonomik krizi nedeniyle döviz kurları planlanandan önce serbest bırakılmış ve enflasyon hedefleme stratejisininin uygulanabileceği ekonomik bir ortam kalmamıştır.
2001 Türkiye ekonomik krizi:
14 Ocak 1970 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kanununa göre kamu açıklarını Banka kaynakları ile karşılama imkanı bulunmaktaydı. Enflasyon hedefleme politikası uygulanabilmesinin ön koşullarından biri Merkez Bankası'nın bağımsız karar alabilme yeterliliğinin olmasıdır.2001 yılında Merkez Bankası kanununda değişikliğe gidildi ve Banka bağımsızlığı'nın sağlanmasında önemli bir aşama olarak kabul gören 25.04.2001 tarihli düzenleme yapıldı. "...Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler..." hükmü eklendi.
19 Şubat 2001 tarihinde beklenmedik bir şekilde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında anayasa kitapçığı krizi meydana geldi ve kısa süre içinde 2001 Türkiye ekonomik krizi olarak bilinen ekonomik bir krize dönüştü. Çözüm olarak 13 Mart 2001 tarihinde Başbakan Bülent Ecevit tarafından ekonomiden sorumlu devlet bakanlığına Kemal Derviş getirildi ve Dünya Bankası gözetiminde hazırlanan "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" kamuoyuna duyuruldu.
3 Mayıs 2001 tarihinde IMF'ye yeni bir niyet mektubu sunuldu ve 17. stand-by anlaşması revize edildi. Ekonomik Politikalar Bildirgesi'ne göre fiyat istikrarı politikasına devam edileceği ve enflasyon hedeflemesi staratejisinin uygulanabileceği ekonomik koşulların en kısa sürede sağlanacağı belirtildi. 2001 ekonomik krizinin etkilerinin devam etmesi ve 11 Eylül saldırıları ile dünya piyasalarındaki olumsuzluklar nedeniyle mevcut stant-by anlaşmasının ihtiyaçlara cevap veremeyeceği düşüncesiyle yeni bir niyet mektubu ile 18. stant-by anlaşması talep edildi. Yeni programda 2002, 2003 ve 2004 yılları için yüzde 35, 20 ve 12 enflasyon oranları hedeflenmiş olsa da fiili olarak enflasyon odaklı bir strateji uygulanamadı. Bu nedenle 2000-2004 yılları arası dönem Merkez Bankası tarafından örtük enflasyon hedefleme dönemi olarak tanımlanır.
Örtük enflasyon hedefleme dönemi:
1999 yılından itibaren enflasyon hedeflemesi sürekli gündemde kalmış olsa da fiili olarak uygulamaya geçilmesi 2004 bulmuştur.Bu nedenle 2002-2005 yılları arası dönemde uygulanan politika "Örtük Enflasyon Hedeflemesi Stratejisi" olarak nitelendirilir.
Açık enflasyon hedefleme dönemi
Enflasyon hedeflemesi rejimi resmi para politikası olarak 2006'da uygulanmaya başlandı.Bu tarihten itibaren enflasyon hedeflenen oranlara düşmemiş olsa da 1990'lı yıllardaki gibi aşırı dalgalı ve enflasyonist oranlar yaşanmadı ve yıllar itibarıyla belirli bir düzeydeki yerini korudu.
Sağlıcakla kalın