Tarihçi Osman Turan, Türklerin İslam dinine kitle halinde girmelerinin 10. asırda olduğunu belirtirken, Türklerin kendi arzu ve iradeleri ile yeni dini benimsediklerini ifade ediyor. Turan, burada XII. Asır Süryani alimi Mihael’in Türklerin İslamiyeti kabul edişiyle ilgili görüşünü yapıtına alıyor. Mihael, şöyle diyor: “Türkler daima tek Tanrı’ya inanıyor ve Arapların da aynı Allah’a inanmaları onların dinini kabule sebep oluyordu.” İkinci sebep olarak da şunu
gösteriyor: “Türkler (Göktürkler) Maveraünnehir (Margiana)’e geldikleri zaman Hazreti Muhammed zuhur etti. Burada yaşayan Türkler müslüman olunca diğer Türkler de kendi dillerini konuşan ırkdaşlarının dinine girdiler. Üçüncü sebep de Türkler, Arapların ordularına asker olarak dahil olmuş, Romalılara (Bizanslılara) karşı savaşmış ve bu sayede İslamiyeti öğrenmişlerdir.”
Osman Turan, Türklerin İslam dinine girişiyle birlikte maddi ve manevi yükselişe eriştiklerini belirterek şöyle diyor: “Kendi cihan hakimiyeti mefkurelerini ve dünya nizamı davalarını da orada bulmuş oluyordu. Göktürklerden sonra Türklerin siyasi parçalanmaları ve büyük bir imparatorluk kuramamış olmaları da herhalde bir derece birçok yabancı dinlere ve kendi mizaclarına aykırı inanışlara bölünmeleri ile alakalı idi.”
Turan’a göre, Türk ve İslam tarihinin en muhteşem devri Osmanlıların eseridir. Onlar, milli ve İslami mefkurelerinin dahiyane terkibi, siyasi istikrar ve içtimaî adaletleri sayesinde üç kıtanın ortasında ve Akdeniz havzasında beşer tarihinde “Nizam-ı alem” davasının en kudretli temsilcileri olmuşlardı. Osmanlı hanedanı dünyada hiçbir aileye nasib olmayan büyük ve dahi padişahları birbiri ardından yetiştirmekle bu devlete yalnız en yüksek hayatiyeti bahşetmedi; onun milli, İslami ve insani idealler üzerinde ve milletlerin kalbini kazanarak cihan hakimiyeti mefkuresini de en sağlam bir teşkilatı haline getirdi. İslam dininin beşeriyeti saadete, adalete ve insanlığa eriştirmek için ilan ettiği yüksek esaslar ve dünya nizamı mefkuresi de en ileri derecesini Osmanlı devrinde gerçekleştirmiştir.”