Psikoloji biliminin en çok ilgilendiği alanların başında gelen öfke; doyurulmamış isteklere, istenmeyen sonuçlara ve karşılanmayan beklentilere verilen duygusal tepki olarak açıklanıyor. Ayrıca, incinme ve gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi kızgınlık da diyebiliriz.
Öfke, sevinç gibi heyecan gibi mutluluk ya da endişe gibi normal ve sağlıklı bir duygudur aslında, zararlı olan ise bu duygunun yanlış düşüncelerle kışkırtılıp saldırganlığa dönüştürülmesidir. Yani sıkıntı öfkenin varlığı değil onu kontrol edememek diyebiliriz.
İnsan sosyal bir varlıktır. Hayatı doya doya yaşamak ister. Monoton olsun istemez. Normal şartlarda kimseyi kırmak üzmek istemez. Aksine mutlu olmak, mutlu etmek ister eğlenmek ister. İstemesine ister ama herkesin her istediği olmuyor neticede! İstediklerini başaramayan ya da istekleri gerçekleşmeyen insan, üzüntülerini bir kenarda saklayarak biriktirdiğinde hani o bardağı taşıran son damla dediğimiz olay gerçekleştiğinde öfke patlaması olabiliyor. Öfke aslında kontrol edebilsek çok iyi bir motivasyon kaynağıdır. Hedefe ulaşmakta bizi güdüleyecek niteliktedir. Ama kontrol edemediğimiz zaman ki biz buna genelde tahammülsüzlük diyoruz işte o zaman son derece olumsuz sonuçlara gebe bir durum ortaya çıkıyor.
Öfke öğrenilen bir süreçtir ve kontrol edilebilir. Öfke ile kalkan zararla oturur diye çok güzel bir atasözümüz var. Kontrolsüz bir öfke ve dolayısı ile sinir patlaması her zaman pişmanlık ve mahcubiyettir.
Sebepsiz bir öfkeden bahsedemeyiz ama iyi bir sebebi olan öfke de ya yoktur ya da yok denecek kadar azdır. Bir şeyleri ispatlamak için öfkeye kapılanların sayısı az değildir. İnsanlar, değerlerine ya da çok sevdiklerine yapılan saldırı ve saygısızlıklarda öfkelenir. Keza kendilerine ya da yakınlarına haksızlık yapıldığında öfkelenirler. Düşmanlarının nerdeyse her davranış ve tavırları da öfkeyi tetikler.
Alain, yenilmesi gereken ilk düşmanlar öfke ve mutsuzluktur der. Bazı insanlar öfkeyi öyle içselleştirirler ki onlar için artık öfke bir yaşam içimidir. Bazıları çok alıngandır ve her şeyi üzerlerine alınırlar. Bu da onları öfkelendirir. Bir başka sebep insanların kendilerine olan güvenlerini kaybedip kontrolü de kaybediyor olma hissindendir. Aslında herkes bilir ki öfkeli insan aklını bir kenara bırakır ve sonradan pişman olacağı utanacağı ve kendi kendisine hiç yakıştıramayacağı laflar eder.
İnsanı insan yapan duygulardır ve öfke de en tabi bir duygudur. Öfkeyi tetikleyen en temel etkenlerden biri de endişedir. Çok kaygılı olmayan rahat sakin insanlar ile endişeli insanların öfkeli halleri kıyaslanmaz bile. Endişeli kişiler bağırıp çağırmak için sürekli bir bahane bulurlar. Yerine gelmeyen her istekleri, gerçekleşmeyen her istekleri için öfkelenirler. Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır diye boşuna dememiş eskiler. Yerli yersiz öfkeli davranış gösteren insanlar zamanla saygınlıklarını kaybeder, kendiliğinden yalnızlaşırlar. Çaresizlikleri onları daha da öfkeli yapar ki bu bir çözüm değil çıkmazdır. Çünkü öfke hallerinde insan sağlıklı düşünemez.
Keskin sirke küpüne zarar verir misali “öfkenin ateşi önce sahibini yakar sonra kıvılcımı düşmanına ya ulaşır ya ulaşmaz” demiş Sadi.
Öfkeyi tamamıyla kontrol edemeyiz ama sakin bir şekilde yapacağımız eylemin sebep ve sonuçlarını düşünerek daha sağlıklı kararlar alabiliriz.